Belki zaman acıtırdı yalnızca, belki tek acıtandı oysa.

Neşe açan günlerde hüzün yağıyordu bulutlardan,

Mayhoş düşlerden şemsiyem ellerimde, sûkut ağacının gölgesinde biricikliğimi izliyordum. Ne açan güneş, ne dökülen yağmur çarpıyordu bana. Sert rüzgarlar canımı yakıyordu yalnızca. Ayaz… duygu yüklüydü. İliklerime işliyordu.

…bir gün,

Artık unuttuğum birisinin rüyasında buldum kendimi. O bitmeyen uykusundan uyanana dek, oradaydım.
O, uyandırılmamıştı aslında..

O, uyanmak zorundaydı..
Vicdan; huzursuz bir uykuydu. Vicdan, bitmeyen hasretti… herşeyin boşluğunu hiçlikle doldurmaya çalışmaktı. Vicdan; suçlunun, maktulle yüzleşme arzusuydu…

Ve sinsi,
Rüyalarda yakalardı hep. Rüyalarda elemdi. En uzaktayken insan kendisine, en uzaktayken herkese, o diliyle dudaklarina değerdi.

Vicdan, keşkelerin müsessebiydi.

Mukadderat,
Seçemeyişlerdi…

Pişmanlık;
Kirli ağzımdan denize tükürdüğüm koyu bir balgamdı.

“Yalnızlığı seçebilmekti.” Gerçek. Ertelemeden…

Ben, benden habersiz başka uykularda kalabalıklaşıyordum.
O, bende ki ben de değildi zaten…

Acıyan başkalarında ki “ben” di.

Belki zaman acıtırdı yalnızca, belki tek acıtandı oysa.” için 2 yorum

Lütfen Yorum Bırakınız..